You are currently viewing Güven Duygusunun İnşası
Back view of three happy females standing by couch

Güven Duygusunun İnşası

  • Post author:
  • Post category:Blog

Biriyle birlikte aynı paydada buluşup ortak bir hayat kurmak, aynı değerleri koruyup yaşatmaya çalışmak ve en derin sırları, dile getirilemeyen bütün duygu ve düşünceleri paylaşmak emek isteyen bir süreçtir. Bu süreçte ilişkilerdeki en önemli şey sevgiyi, saygıyı ve güveni koruyabilmektir. İlişkideki bu üç temel yeterlik bir arada olduğu zaman ilişki sağlamlığını korur ve gelişir. Ancak; hayal kırıklıkları, kıskançlıklar, hatalar gibi çeşitli nedenlerden dolayı bu değerler zarar görebilir. Aradaki sevgi ve saygı güzel bir şekilde korunabilirken, güven kaybı ilişkinin dinamiğini bozar. Çünkü, güven duygusu aslında en temel ihtiyaçlardan biridir.

Güven, çocukluktan itibaren gelişen ve çevreden gelen olumlu pekiştirmelerle güçlenen bir duygudur. Herkes sürekli olarak bir güven arayışı içindedir. Güven demek her şeyin yolunda olması, hayati bir tehdittin, fiziksel ve psikolojik olarak yıkıcı bir durumun olmaması demektir. Korku ile güven aslında iç içe duygulardır. Korkulan bir durumun gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin beklenmesi güven hissini tehdit eder. Doğumdan sonra ebeveynler özellikle anne veya bakımı üstlenen başka biri ile bebek arasında kurulan bağ, güven duygusunu gelişimini sağlar. Yetişkinlik dönemindeki ilişkilerin temelinde olan güven duygusu da bu gelişimden etkilenir. Bebeğin temel ihtiyaçlarını karşılayan kişi ile ayrı kalma, ihmal edilme, gibi durumlardan dolayı güvenli bir bağ kurulamazsa, gelecekte güven sorunları yaşanması ihtimali fazladır. Bu nedenle, insanlar güvene farklı anlamlar yükleyebilmektedir. Kimileri için ilk kez tanıştıkları kişilere güven duymak zor gelir ve emekle güven duygusu kazanılır iken kimisi için güven ilk anda oluşur, ilişkinin seyri tarafından artar veya azalır.

Peki, hangi durumlar ilişkide güveni zedeler ve bu durumlar sonucunda güven kaybı kişileri nasıl etkiler?

İlişkide verilen sözlerin tutulmaması, hayal kırıklıkları ve çatışmaların yaşanması, problemlerin çözümlerini yanlış yollarla arama, aşırı kıskançlık ve belki de en önemlisi aldatılma kişilerin hem ilişkiye hem de ilişkide olunan kişiye karşı güvensizlik yaşamasına sebebiyet verir. Yaşanılan olayın ağırlığı ile kaybedilen güvenin yoğunluğu birbiriyle ilişkilidir. Güvenin yıkılması birçok olumsuz duygu ve düşünceleri tetikler. Karşılaşılan problemin ilk şokuyla birlikte kabullenememe ve daha sonra izleyen süreçte üzüntü, kırgınlık, öfke ve kıskançlık duyguları güven kaybı yaşayan kişinin bedenini ve zihnini etkisi altına alır.

Kişinin özsaygısı ve özgüveni düşer, yaşanan problemin nedenini kendisinde görerek kendini suçlamasına bile neden olur. Kişinin güven duygusu zedelendiği için geleceğe yönelik karamsarlık, umutsuzluk hisleri artar. Yaşanılan bütün bu duygular olumsuz düşüncelerin de oluşmasını sağlar. “Ben değersizim.”, “Ben bunu hakkettim.”, “Gelecekte kimseye güvenemem.”, “Ben yetersizim ve sevilemem.” gibi düşünceler de sonuç olarak yaşanılan duyguları yoğunlaştırarak içinden çıkılmaz duruma sokar. Güven kaybı sonucunda kişi tıpkı fiziksel bir acı hissi yaşar gibi acı çeker. Kişinin, ruminasyon (sürekli nedenleri ve sonuçları hakkında düşünme) yapma ihtimalinden dolayı depresyon ve anksiyete belirtileri, “Şimdi ne yapıyor acaba?” diye merak duygusundan, sürekli bir hata beklemekten kaynaklanan “stalklamak”, sürekli kontrol etmek gibi takıntılar ortaya çıkabilir. Yapılan araştırmalar güven kaybı yaşamanın, psikolojik ve duygusal strese neden olarak ruhsal sağlığı etkilediğini kanıtlanmıştır. 2016 yılında Selin Onaylı, Baker ve Kordoutis tarafından yapılan bir araştırmada; aldatılmaya bağlı olarak yaşanan güven kaybı sonrası ruminasyonun duygusal açıdan etkisi araştırılmıştır. 72 Türk katılımcının aldatılma sonra ruminasyon yapma sıklıkları ve duygu durumları değerlendirilmiştir. Araştırmanın sonucunda; aldatılmayla ilgili ruminasyonun pozitif duyguları olumsuz etkilediği, olumsuz duyguları arttırdığı bulunmuştur.

Nevada Üniversite’sinde M. Rosie Shrout’un öncülüğünde gerçekleştirilen araştırmada ise son üç ay içerisinde aldatılmış ve güven kaybı yaşamış olan 230 öğrenciye anket uygulanmıştır. Anketlerin sonucunda; bu kişilerin daha çok duygusal stres yaşadıkları ve daha çok riskli davranışlarda (az veya hiç yememe, alkol ve madde kullanma, aşırı egzersiz yapma, alkol ve madde etkisinde cinsel birliktelik yaşama) bulundukları ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak olumsuz nitelikteki duygu ve düşünce çeşitli nedenlerle güveni zedelenen kişinin davranışlarını da etkileyerek hatalar yapmasına, kendine zarar vermesine yol açmaktadır.

Kişinin daha temkinli olmasından ve güven duygusunun yitirilmesinden dolayı ilişkinin dinamiği etkisi gibi olamayabilir, sevgi ve saygı da zamanla yok olabilir. 

Peki güven duygusunun tekrar inşası mümkün müdür?

Hem ilişkide güven kaybı yaşanan kişiye karşı hem kendi kendine hem de gelecekle ilgili güvensizlik kişiyi daha çok mutsuz, ümitsiz ve küskün duruma sokar. Bu nedenle yıkılan güven duygusuyla baş etmek önemlidir. Acele karar vermeden “Acaba ya hep başıma bu gelirse, hep yalan söylerse.”, “Ya yapmam demesine rağmen konuşmaya devam ederse?” şeklindeki şüphe içerikli düşünceleri kontrol etmeye çalışarak iletişim kurmak gereklidir.

Güven kaybı yaşayan kişi kendisine olan güvenini, özsaygısını ve olumsuz düşüncelerini kontrol edebilmeli ve dengeleyebilmelidir. Sabırlı olmak, kendine gereken zamanı tanımak, hayata devam edebilmek için affedebilme seçeneğini gözden geçirmek gereklidir. Atfetme seçeneği için kişinin ilişkiyi devam ettirmek için yeterli motivasyonu olmalıdır ve güven kaybının nedenleri hazmedebilmelidir. Affetmek, yaşanan her şeyi unutmak değildir. Aksine hatırlamayı, bundan ders çıkarabilmeyi ve devam edebilmeyi içerir. Güven duygusunu tekrar inşasını sağlamak ve ilişkinin gidişatını belirlemek için ise partnerle açıkça ve net bir şekilde kaçınmadan konuşulmalıdır. Beraberce karşılıklı olarak yalan söylenmemesi üzerine anlaşmalı, var olan sorunları değerlendirerek paylaşmalı ve olası çözüm yolları gözden geçirilmelidir.

Abrahamson ve arkadaşlarının (2011) yaptığı araştırmada aldatılma sonrası çiftlerin ilişkilerini sürdürmesine nelerin yardımcı olduğu incelenmiştir. Aldatan eşler kaybedilen güvenin tekrar geri kazanılması gereken bir şey olduğunu; sınırları çizmenin, ben merkezciliği değiştirmenin, iletişimin ve yalandan uzak durmanın önemini bildirmişlerdir.

Özetle güven duygusu ilişkilerin olmazsa olmazı ve besleyicisidir. Farklı iki kişinin bir araya gelerek hayatı paylaşması ancak arada güven duygusunun var olmasıyla mümkündür. Kaybedince tekrar kazanması zor olan güven duygusu için emek göstermek şarttır. Eğer güveni tekrar inşa etme tek başına sağlanamıyorsa profesyoneller tarafından gerekli yardım alınmalıdır. İlişkiye devam etmek ve toparlayabilmek için çift terapisine başvurulabilir.

Klinik Psk. Ezgi Özer

Kaynakça

Abrahamson, I., Hussain, R., Khan, A., & Schofield, M. J. (2011). What Helps Couples Rebuild Their Relationship After Infidelity? Journal of Family Issues,33(11), 1494-1519. doi:10.1177/0192513×11424257

Onaylı, S., Erdur-Baker, Ö, & Kordoutis, P. (2016). The Relation between Rumination and Emotional Reactions to Infidelity in Romantic Relationships. Athens Journal of Social Sciences,3(1).

Shrout, Rosie & J. Weigel, Daniel. (2017). “Should I stay or should I go?” Understanding the noninvolved partner’s decision-making process following infidelity. Journal of Social and Personal Relationships.doi: doi: 10.1177/0265407517733335